Özgüven, Özleştiri, Özveri…

AKMER'in her ay periyodik olarak gerçekleştirdiği söyleşiler dizisinin Aralık ayı konuğu Araştırmacı Yazar Ramazan Kayan'dı.


Özgüven, Özleştiri, Özveri… AKMER'in her ay periyodik olarak gerçekleştirdiği söyleşiler dizisinin Aralık ayı konuğu Araştırmacı Yazar Ramazan Kayan'dı.

İhsan Yamaç'ın açılış ve selamlama konuşmasını yaptığı programda yazar hakkında kısa bilgiler verildi.

Yoğun bir katılımın olduğu Konferansta dinleyicilere hitap eden Kayan, değerlendirmelerini Özgüven, Özveri ve Özeleştiri çerçevesinde yaptı.

Sınavımız zor, yükümüz ağır bu nedenle daha fazla özverili olmalıyız diye sözlerine başlayan Ramazan Kayan, “Öze dönüşü gerçekleştirmemiz gerekiyorsa ilk önce kendimiz olmamız gerekir, kendimize yabancı olmaktan kurtulmalıyız. En ciddi yabancılaşma insanın kendisinden uzaklaşmasıdır. Onun için fıtrata hicret etmeliyiz. Allah’a hicret etmeliyiz. En doğru hicret Rabbe ve fıtrata doğru olan hicrettir” dedi.

Özgüven konusunda, Kur'ân'ın birçok yerinde bizlere işaretler olduğunu vurgulayan Ramazan Kayan, "Kur'ân'ın bir diğer adı nedir?" diye bana sorulsa “umuttur” derdim" diyerek, Kur'ân’da müslümanlar için hep umudun aşılandığını, bizler için karamsarlığın olamayacağını hatırlattı ve bu konuyu Kur’ân'dan güzel örneklerle aklımıza yaklaştırdı.

Ramazan Kayan, özeleştiri noktasında ise Müslümanların kendilerine gelebilmeleri için istiğfarı sıkça yapmaları gerektiğini hatırlatarak, Kudüs'ün neden bir asırdır Müslümanlardan ayrı kaldığını bir düşünmemiz gerektiğini ve bu konuda nerede hata yaptığımızı gözden geçirmemiz gerektiğini vurguladı. Eğer başarılarımızın ardından geceleri Allah'a istiğfar etmiyorsak, başarılarımızın başarı olmaktan çıkacağını ve başarının Allah'tan geldiğini unutmamamız gerektiğini bizlere hatırlattı.

Ramazan Kayan, özveri konusunda da bizlere çok görevler düştüğünü, bu noktada her birimizin maddi-manevi fedakârlık yapması gerektiğini hatırlattı.

Üç "Ö" Formülü

Üç kavram üzerinden İslami mücadelemizin akışını masaya yatıran Ramazan Kayan, bunları özgüven, özeleştiri ve özveri olmak üzere “üç ö formülü” olarak nitelendirdi ve şu şekilde açtı:

 1- Özgüven: İslami mücadelemizde bizi biz yapan en önemli dinamiklerimizden biri de özgüvendir. Geriye dönüp baktığımızda özgüvenimizin yerinde olduğu dönemlerde çok güzel şeyler yaptık. Çok ciddi hedefler önümüze koyduk. Çok ciddi projelere niyetlendik. Hamd olsun, o günden bugüne çok güzel mesafeler kat tetik. Ama şimdi o özgüveni arıyoruz. Hiçbir müminin benden buraya kadar demeye hakkı yoktur. İman varsa, aksiyon da var, eylemlilik de var. İman demek irade demektir. İman demek iddia demektir. Özgüven derken şunu ifade etmek istiyorum; Kendimize güveneceğiz. Biz az değiliz. Kendimizi basitleştirmenin, kendimize haksızlık etmenin anlamı yok. Niçin kendimize güveneceğiz? Çünkü biz Allaha güvendiğimiz için kendimize güveceğiz. Her halükarda umutlarımızı diri tutacağız. Özgüvenimiz olursa birbirimize güvenimiz de gelecektir. Kendisine güveni olmayanın başkasına da güveni olmaz. Kendimizle barışık olmadığımız için özgüvenimizi yitirdik…

 2- Özeleştiri: Özeleştiri bize özgü bir kavram olmayabilir. Ama ben şunu kast ediyorum: tövbe diyorum, istiğfar diyorum. Sık sık tövbe etmemiz lazım. Aktif bir tövbeden bahsediyorum. Aktif bir istiğfardan bahsetmek istiyorum. Türkiye’de şu anki sivil yapılar iktidarın yedeğine gölgesine düşmüşse, genişleyen imkânlar çerçevesinde gereken açılımı yapmıyorsak bu soruyu kendimize soracağız. Hantalımız ve yorgunluğumuzun nedenini kendimize sormamız lazım. Ramazan günleri inşallah ciddi bir muhasebe özeleştiri günleri olsun. Çok güzel şeyler yapmış olabiliriz havalara girmeyelim. Mütevazı olalım. Takvayı elden bırakmayalım…

3- Özveri: Özveri, fedakârlık, adanmışlık olmadan hiçbir dava yürümez. Adanmadan dava adamı olunmuyor. Kur’an-daki tüm kıssalar bizi adanmışlığa ve fedakârlığa hazırlıyor. Bu topluma fedakârlıklarımızla gidersek toplumun gönlünü fethederiz. Sadece cümlelerimizle, konferanslarımızla, kitaplarımızla, yayınlarımızla değil; merhametimizle, insanlığımızla iyiliğimizle, cömertliğimizle, dürüstlüğümüzle,  mertliğimizle gidersek; kendi geleceğimizden ziyade ümmetin geleceğiyle, insanlığın geleceğini düşünerek gidersek Allah toplumun kalbini bize açar. Bu insanlar bilgiye muhtaç değil, ilgiye muhtaç. Bu da fedakârlık istiyor. Rahatımızdan vazgeçmeniz lazım. Müslümanları bekleyen en büyük tehlike konfor ve koltuk davasıdır. Herkes koltukta biraz daha nasıl yükselebilirim derdinde. Herkes idareci olma derdinde idareci olunca ideallerimiz elden gidiyor. Olmasın demiyorum ideallerimiz olsun diyorum. Atanmış öğretmenler değil adanmış öğretmenler lazım bize...   

 Sohbetin sonunda da değerli Ramazan Kayan, bir dava adamının özgüven, özeleştiri ve özveri başlıklarını içerisinde kendisini hissettirdiği bir mektubu okudu ve bu duygusal mektupla beraber sohbetini bitirdi.

 Programın sonunda Ramazan Kayan kitaplarını okurları için imzaladı…